27 Şubat 2012 Pazartesi

Ta uzak yollardan..

Biraz nostaljiye ne dersiniz? Nilüfer'in 1982 yılındaki "Sensiz Olmaz" isimli albümünden bir parça..


Mevlana der ki...



"Beni hayatımı yargılamadan önce, benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan, sokaklardan, dağ ve ovalardan geç. Hüznü, acıyı ve neşeyi tat. Benim geçtiğim senelerden geç, benim takıldığım taşlara takıl. Yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi. Ancak ondan sonra, beni yargılayabilirsin..

Geçer dediklerimi geçirdim, biter dediklerimi bitirdim. Nefret ettiklerimi sildim, silkindim. Geride bıraktıklarım hesap sormaya kalkmasın o yüzden bana. Farkında olduğum için var oldunuz, vazgeçtiğim için bugün yoksunuz.." 

Dinlendirici Bir Parça..


Tembolu geçen bir haftanın ardından bugünü evde geçirmenin keyfi güzeldi. Gün içinde ders çalıştım, yarım bıraktığım ve neredeyse 2 ay kadar önce izlidiğim Julie&Julia filminin devamını izledim, yine ders çalıştım ve birkaç kez de bu müziği dinledim. Şuan da bu müziği dinleyerek yazıyorum. Nedense bu müzik bana çok iyi geldi, kendimi iyi hissetmeme sebep oldu.. Beğeneceğinizi umuyorum. Herkese mutlu ve keyifli günler.. 

25 Şubat 2012 Cumartesi

Julia Margaret Cameron (1815-1879)

Julia Margaret Cameron (d. 11 Haziran 1815 – ö. 26 Ocak 1879), 19. yüzyılın en önemli porte fotoğrafçılarından biri olan İngiliz fotoğrafçı.

Kalküta'da dünyaya gelen Cameron, 1848 yılında ailesiyle birlikte Hindistan'dan İngiltere'ye taşındı. 1860 yılında da Wight Adasına yerleşti. Fotoğrafçılığa kendisine hediye edilen bir fotoğraf makinesiyle başlayan Cameron, evinin çeşitli yerlerini stüdyo ve karanlık oda olarak düzenledi ve portre çalışmlarına burada başladı.

Cameron birçok ünlünün portresini çekti. Bunların arasında astronom John Herschel, yazar Thomas Carlyle, bilim adamı Charles Darwin ve şair dostları Alfred Lord Tennyson, Henry Wadsworth Longfellow vardı. Bu portreler arasında en ünlü ve dikkat çekici olanları Ellen Terry (1864) ve Mrs. Herbert Duckworth (1867) (yazar Virginia Woolf'un annesi) oldu.

Cameron, Tennyson'nın isteği üzerine Idylls of the King (Kralın İdilleri) adlı kitabına fotoğraflarıyla katkıda bulundu. Victoria dönemi fotoğrafçılarının özelliklerini yansıtan fotoğraflar çekti. Cameron teknik yönden zayıf çekimler yapmasıyla eleştirildi. Çektiği fotoğraflardaki odak ayarsızlıkları, filmlerdeki kırılmalar ve parmak izleri bu eleştirilere sebep oldu. Ancak o, fotoğraflarında teknik kusurları önemsememiş daha çok ruhsal derinlikle ilgilenmişti ve bu yüzden de fotoğrafları dönemin en iyi çalışmaları sayıldı.

Fotoğraf sanatına 40 yaşından sonra başlayan Cameron 1875 yılında ailesiyle birlikte Sri Lanka'ya gitti ve ömrünün son günlerini yoksulluk içinde geçirdi. 1879 yılında Seylan'da yaşamını yitirdi.









EĞER..



"Hayatımı yeniden yaşayabilseydim eğer;
hastayken yatağa girer dinlenirdim. Ben olmadığım zaman her şey kötüye gidecek diye düşünmezdim..
Gül şeklindeki pembe mumu saklamaz yakardım..
Daha az konuşur, ama daha çok dinlerdim..
Yerler kirlense, masa örtüm lekelense bile daha çok arkadaşımı akşam yemeğine davet ederdim..Oturma odasında TV seyrederken, patlamış mısır yer, şömineyi yakmak isteyen bi
risi olduğunda ona engel olmazdım.. Yerler leke olacak diye korkmazdım.. Bana gençliğini anlatmaya çalışan dedeme daha çok vakit ayırırdım.. Kocamın sorumluluklarını daha çok paylaşırdım..Saçım bozulmasın diye, arabanın camının açılmasını önlemezdim..
Eteğimin lekelenmesine aldırmadan çimlere otururdum..
TV seyrederken daha az, hayata bakarken daha çok ağlar ve gülerdim.. Ömür boyu garantilidir denilen hiçbir şeyi satın almazdım..Hamileliğimin bir an önce sona erip, doğum yapmayı dilemek yerine, hamile olduğum her anın tadını çıkarır ve içimde bir canlı yaratmanın ne kadar harika olduğunu fark ederdim..
Bu o kadar nadir bir olay ki.. Mucize gibi bir şey..Çocuklarım beni öpmek istediklerinde, asla "Önce git ellerini yüzünü yıka" demezdim.. Onlara daha çok "seni seviyorum", ondan da daha çok "özür dilerim" derdim..
Ama başka bir hayat verilseydi en çok yapacağım şey; her dakikasını değerlendirmek olurdu..Dikkatle bak.. Gerçekten gör.. Yaşa.. Vazgeçme..
Küçük şeyler için şikayet etmekten vazgeç..
Bana benzemeyenler, benden daha çok şeye sahip olanlar ve kimin ne yaptığı beni ilgilendirmezdi..
Bunun yerine, ilişkilerimi güçlendirmeye çalışırdım..
Sahip olduğunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal her şey için Allah'a şükredin..
Tek bir hayatınız var ve bir gün sona eriyor.. Umarım her gününüzü değerlendirirsiniz.."

23 Şubat 2012 Perşembe

İlginç Tasarımlar





En ilginç kek..

 
Kurdale şeklinde bağlanmış saç.. Hoş görünüyor.


Mum..


Werner Reiterer tarafından tasarlanan sokak lambası..










Gizli kasa.. İyi bir buluş.












Para bandı..



Boş pet şişeleri çöpe atmayın..




Kibrit çöpünde bir şehir silüeti..






Hayalet lamba..


Kravat desenli peçete..






Kuşlar için yemlik..




Sanat; her zaman, her yerde..

MOVE


Hangisi daha güzel bilemedim..

18 Şubat 2012 Cumartesi

KUŞLAR NEDEN GÜNEYE UÇAR?


Göçmen kuşların yollarını nasıl bulduğu eskiden beri düşünülen bir konu. Almanya'nın Frankfurt-am Main Üniversitesi'nden Wolfgang Wiltschko ve arkadaşları bu konu üzerinde çalışıyorlar.

Kuşların iki tane iç pusulaları var. Biri YILDIZLAR. Yıldızları temel alıyorlar. Diğeri ise, DÜNYA'NIN MANYETİK ALANI.  Yani manyetik bir pusula. Kimse kuşların manyetik alanı nasıl algıladığını bilmiyor ama, manyetik bilgiler kuşların göçünde çok önemli bir yer tutuyor. Bazen iki pusulanın çelişkiye düştüğü de oluyor. Manyetik Kuzey Kutbu sabit olmadığından, bazı durumlarda coğrafik Kuzey Kutbu kuşlara güneye gitmesini gösteririken, manyetik Kuzey Kutbu tam zıt yönde hareket etmelerini söylüyor.

 Peki kuşlar ne yapacak? Deneylerin çoğu, böyle bir çelişki anında kuşların çoğunlukla yıldızları izlediğini göstermiş. Ancak, Dr. Wiltschko ve arkadaşları işin bu kadar basit olmadığını ortaya koymuşlar. Belli bir türe ait kuşların yavrularıını yapay yıldız görüntülerinin bulunduğu manyetik alan olan ve olmayan özel ortamlarda yetiştirmişler. Manyetik alan olan ortamda yetişen kuşlar gerçek yaşamdaki gibi güney-batıya yönelmişler; manyetik alan olmayan ortamda yetiştirilenler ise güneye yönelmişler. Deneyin sonuşları, kuşların çelişkiye düştüğü durumlarda, manyetik bilginin, yıldızlardan gelen bilginin önüne geçtiğini ortaya koyduğundan ilginç bulunuyor. Bu sonuçlar, daha önce yapılan çalışmaların sonuçlarına ters düşüyor. Tüm bu bulgulardan, onlara yön veren hiçbir şey olmadığında, sıcak bir kış geçirmek isteyen kuşların daima güneye uçtuğu sonucuna varılmış.

Yıldızlar genel bir yön bilgisi veriyor. Araştırma, kuşların çelişki yaratan durumları kendi yararlarına kullanabildiklerini de gösteriyor. Kuşların her iki pusula sistemi arasındaki ilişki, kuş türüne ve göç yollarının özelliklerine göre değişiyor. Düzenli olarak yükseklerde uçan kuşlarda yıldızlara bakarak yön bulma daha öncelikli oluyor; ancak tropiklerde düşük yüksekliklerde manyetik ve yıldız pusulaları daha az fark gösteriyor. Kuşlar, yıldızları genel yön bilgisini edinmek, ama manyetik alanı da göç yolunu kesin olarak belirlemek amacıyla kullanıyorlar.     

Sevdiklerinizi incitmeyin,
Çünkü onları birgün incitmek için bile bulamayabilirsiniz.
Yaşam sevdiklerimizle daha anlamlı..

16 Şubat 2012 Perşembe

12 Şubat 2012 Pazar


Cemal Süreya : "Bir ovanın düz oluşu gibi bir şeydir yalnızlık."
Özdemir Asaf : "İnsanın kendine mektup yazmasıdır yalnızlık."
Cahit Zarifoğlu : "Ah şu yalnızlık, kemik gibi ne yana dönsen batar.''
Sezai Karakoç : "Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!"

9 Şubat 2012 Perşembe

SAÇ BANTLARI


Bu saç bantlarını gerçekten çok seviyorum. Özellikle yaz ayları için en sevdiğim akseuarlardan biridir. 



Bu saç bantları Mischa Barton'a çok yakışmış. Ve resimlerde de göreceksiniz günlük hayatında bu bantları sıkça kullanmakta.